Daha Eğlenceli Online Dersler için 20 Aktivite Önerisi

Uzaktan eğitimde 9. haftaya hoş geldiniz! Geriye dönüp baktığınızda ne kadar çok yenilik görüyorsunuz? Özel yaşamımızı geçiyorum; ders tasarımları, haftalık planlar, iletişim şekilleri, öğretmen – öğrenci ilişkileri, araştırma içeriklerimiz, okuduklarımız ve uyguladıklarımız tüm bu süreçten nasıl etkilendi? Bu nasıl olacak derken, hepimiz bir sürü tecrübeyle güçlendik, değiştik; yeni bakış açıları kazandık.

Bu yazının İngilizcesini yazdığımda gelen harika geri dönütleri görünce Türkçeye çevirip daha fazla meslektaşıma ulaşmaya karar verdim. Çünkü bu benim için öğretmenlerin derslerini daha etkili ve eğlenceli hale getirmek için araştırma yaptıklarının canlı kanıtıydı.

Bu yazıda bir İngilizce öğretmeni olarak online derslerimde kullandığım ve herkese tavsiye etmek istediğim 20 aktivite, oyun, etkinlik önerilerimi paylaşıyorum.

  • Resimli Kart Oyunları: Özellikle dil öğretmeniyseniz bazı kart oyunlarını uzaktan eğitimde de kullanabilirsiniz. Kartları yavaşça göstererek ne olduğunu bilmelerini isteme, kameranın önünden hızlıca geçirip ne olduğunu tahmin etmelerini isteme gibi oyunlar en sevdiklerim. Aşağıdaki videoda derslerine konuk olduğum Ukrayna’daki Alexandra Kozlova’nın 1.sınıflarıyla oynadığım oyunu görebilirsiniz:
  • Göster – Anlat: Çocuklardan size bir şeyleri gösterip anlatmalarını isteyebilirsiniz. Minik ip ucu: Dikkatin dağılmasını önlemek adına bir zamanlayıcı açabilir ve her çocuğun eşit süre konuşmasını sağlayabilirsiniz. Süreyi olabildiğinde kısa tutmak en iyisi.
  • Ev Turu: Ev turları havayı yumuşatmak, dikkatleri toplamak ve konuşma pratiği yapmak için harika bir fırsat. Çocuklar odalarını gösterebilir, oyuncaklarını tanıtabilir ya da daha eğitici olsun derseniz konunuzla ilgili bir eşya bulabilir ya da kitaplarını gösterebilirler.
  • Hareket Zamanı: Enerjiyi artırmak için çocuklara “tavşan gibi zıpla”, “burnuna dokun”, bu cümleyi zıplayarak söyle” gibi yönergeler verebilir ve derse hareket katabilirsiniz.
  • Bingo – Tombala Oynayın: Online bingo oyunları yabancı kaynaklarda epeyce var; ama Türkçe oynamak için de çocukların bir kitap sayfasındaki görseller kullanılabilir. Çocuklar o görsellerden kendilerine en az 5 tanesini seçer. Öğretmen sayfadaki tüm görsellerin isimlerini kağıtlara yazar, sırayla bir kağıt çeker. Görseli çıkan öğrenci görsele bir tik atar. Seçtiği 5 resmi çıkan çocuk “Bingo” yapmış olur.
  • Taş- Kağıt- Makas: Bunu derslerimde etkinlik aralarında ya da ders sonunda kullanıyorum. Tüm sınıf bana karşı oynuyor. Hem eğlenceli hem de canlandırıcı bir etkisi oluyor.
  • Hangisi Kayıp? Bunu resimli kartlarla oynayabileceğiniz gibi nesnelerle de oynayabilirsiniz. Kartları, resimleri gösterin sonra içlerinden birini alın. Hangisi kayıp? Diye sorun.
  • Çizdiğimi Tahmin Et: Ben bunu ekranımı paylaşarak yaptım. O sırada “duyguları” öğreniyorduk ve resimlerini çizdim ve çizerken ne çizdiğimi tahmin etmelerini istedim. Bilgisayarda bir şey çizmek zor olduğundan çizimlerim baya kötü oldu; çok eğlendik.
  • Kafa Molaları: “Brain Break” kavramını duymuşsunuzdur; ben “Kafa Molası” olarak Türkçeye çevirdim ve son yıllarda derslerimde sağ kolum oldu diyebilirim. Daha fazla bilgi için “Kafa Molası” Nedir? Çocuklar Neden Buna İhtiyaç Duyar? yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Biz KALEV yabancı diller bölümü olarak derslerimizde böyle kafa molalarını sıklıkla kullanıyoruz. Siz de online derslerinizi eğlenceli bir şekilde sonlandırmak için Gonnodle (www.gonoodle.com) kullanabilir ya da yazımda da paylaştığım gibi pek çok başka kafa molası kullanabilirsiniz.
  • Hazine Avı: Çok karmaşık olmayan, sadece çocuklardan bir şeyleri hızlıca bulmalarını istediğiniz türde hazine avı oynayabilirsiniz. Bunun için ne istediğinizi belirttiğiniz bir liste gösterebilir -ekrandan paylaşabilir- ve belirli bir süre verip, o sürede bu şeyleri bulmalarını isteyebilirsiniz. Bu linkten yabancı bir kaynaktaki gayet güzel hazırlanmış bir örneğini inceleyebilir ya da indirip kullanabilirsiniz.
  • Ne Yazdım? (Guess the Number): Ben bu oyunu sayılarla oynadım ama pek çok şekilde adapte edilebilir olduğunu düşünüyorum. Bir kağıda bir sayı yazın ve çocuklardan yazdığınız sayıyı tahmin etmelerini isteyin. Bunu tüm sınıf dönüşümlü olarak oynayabilir.
  • Heykel: Çocukların en sevdiği oyunlardan biri olan “Heykel” oyunu sanal derslerde de gayet güzel oynanıyor. Bir şarkı çalın, şarkıyı durdurduğunuzda çocukların kıpırdamadan durmaları gerekiyor.
  • Sessiz Sinema: Bildiğimiz sessiz sinema oynayabilir ya da konunuza göre bir kelime seçip onu ses çıkarmadan diğerlerine anlatmayı deneyebilirsiniz. Her zaman işe yarar!
  • Hikaye Okuma: Online derslerde hikaye okumayı etkileşimli bir hale getirmek dikkati canlı tutmaya yarıyor. Aşağıdaki videoda bizim hikaye rutinimizi izleyebilirsiniz. Normalde bu rutini her ders öncesi yaparız; şimdi böyle bir video hazırladım ve evde her gün benimle birlikte hikaye anlatmaya devam etmelerini istedim.
  • Bilgi Yarışmaları: Kim milyoner olmak ister? Çarkıfelek ya da “Kahoot” oyunlarıyla derslere eğitici ve eğlenceli oyunlar ekleyebilirsiniz.
  • Birlikte bir şeyler yapın: Bu basit bir el işi etkinliği olabilir, origami, maskeler ya da meyve salatası bile olabilir. Neden olmasın?
  • Kaçış Oyunu: Biz dijital kaçış oyunlarımızı online derslerimize de taşıdık. Daha fazla bilgi için www.teachaboo.com adresinden “Escape the Classroom” etiketli yazılarıma göz atabilirsiniz.
  • Sanal Turlar: Pandemi süresince bir sürü müze, sanat galerisi ya da oyun parkı sanal turlarla ziyaretçilerini ağırlamaya devam etti. Siz de çocukları minik bir geziye götürebilir, sonrasında gezi ile ilgili konuşabilir ya da bağlantılı etkinlikler yapabilirsiniz. (Böyle turlara ulaşmak için “virtual tours” anahtar kelimesini kullanabilirsiniz).
  • I Spy with my Little Eye (Minik gözlerimle bir şey görüyorum): Kameradan gördüğünüz bir şeyi (mesela bir öğrencinizin arkasında gördüğünüz bir poster) tarif etmeye başlıyorsunuz ve çocuklar bunun ne olduğunu bulmaya çalışıyor.
  • Gece – Gündüz | Deve – Cüce: Biz bunu hikayemizde geçen “İyi geceler – Günaydın” kelimeleriyle oynadık. Zıt kavramlarla da oynanabilir. Bol şaşırtmalı bir şekilde oynadık çok eğlendik.

Uzaktan eğitim devam ederken eminim bizler de daha fazla etkinlik üretiyor ve sanal sınıflarımıza adapte ediyor olacağız. Bu yazıdan faydalanacağını düşündüğünüz arkadaşlarınızla yazımızı paylaşabilir ya da yorum yaparak bu listeye katkıda bulunabilirsiniz.

Yasemin İslah Oğuzkent
Yabancı Diller Koordinatörü
KALEV Eğitim Kurumları

Share

Sosyal İzolasyon Tamam Peki Ya Evdeki Sınırlar

Aile içi ilişkiler ve çocuk gelişimiyle ilgili düşünürken sınırlar konusu sıklıkla gündeme gelen temel başlıklardan biri olmuştur. Sağlıklı sınırlar oluşturabilmenin çocuğu koruyucu, destekleyici, yaşama hazırlayıcı ve güvenli aile yapısını koruyucu işlevleri yeni konular değil. Peki, içinden geçtiğimiz şu dönemde ne oluyor da kendimizi hem sınırlarımızın çok ihlal edilmesinden hem de fazla sınırlandırılmaktan şikâyet ederken buluyoruz? Bir taraftan sosyal hayatta sahip olduğumuz mesleki kimliklerimizin hikmeti azalırken sorumluluklarının devam etmesi, bir taraftan güncel meselelerin yarattığı stres ve diğer taraftan çocukların akademik ve sosyal gelişimleri açısından anne-babaların artan sorumluluklarıyla, ebeveyn dayanıklılığını sınayan bir süreçten geçiyoruz. Bu dönemde ben-sen, içeri-dışarı, sosyal hayattaki ben-evdeki ben sınırlarının karışması evdeki ilişkisel sınırlara da zarar vermeye başlamış olabilir. Sosyal medyada çocuklarla sağlıklı sınırları ve rutini korumak için mücadele ederken derbeder olan ebeveyn skeçlerini hepimiz eğlenerek izliyoruz; lakin süreç uzun, konu önemli: mahremiyetimizi kaybediyoruz. Bu yazıda içinde bulunduğumuz mecburi şartları bir mahremiyet istilasına çevirmemek için çocuklarla sağlıklı sınırlar oluşturmak ya da var olanları korumak konusunu ele almayı deneyeceğim.

Okumaya devam et “Sosyal İzolasyon Tamam Peki Ya Evdeki Sınırlar”
Share

Hadi Beynimizin “Kaydet Tuşu”na Basalım!

İçinde bulunduğumuz dönem bizi evlerimize hapsetmiş ve hiçbir şey yapamıyormuş gibi hissettiriyor. Bu sürecin ne kadar süreceği ile ilgili bilinmezlik ise hepimizde kaygı yaratıyor. Hele de evimizde yaşamımıza eşlik eden tatlı, minik yol arkadaşlarımız, çocuklarımız varsa.

Hayatımız bir anda bu kadar değişmişken, bu süreci çocuklarımızla birlikte en sağlıklı biçimde nasıl atlatabiliriz?

Hadi beynimizin kaydet tuşuna basalım!

Okumaya devam et “Hadi Beynimizin “Kaydet Tuşu”na Basalım!”
Share

Corona Günlerinde Sanat!

Bir süredir evdeyiz… En çok özlediğimiz şeydi aslında, Ev! Sevdiklerimizle daha uzun zamanlar geçirmenin hayaliydi bu vakitler, ancak biraz korku filmi tadında oldu kabul ediyorum…

“Gerçeküstücüler”in oyunu mu yoksa gerçekten de “biz büyüdük ve kirlendi dünya” mı bilemiyorum; şu ara sağlıklı olma halini korumak için en iyisi “evde” olmak. Korkuyu yenmenin en güzel yöntemlerinden biri ise sanat 😊

@sidedimes/ adlı bir instagram sayfasında günümüz dünyasının klasik tablolar üzerinden yorumlanması… Dahası instagram hesabında…

Ne diyorduk; eve kapandık diye sanat damarlarımızı koparmaya gerek yok; Mahmut Hoca’nın da dediği gibi okul her yerdir… 😃

Yaklaşık 15 gündür telefonumda ve web tarayıcımın sık kullanılanlarında olan bu uygulamalar keyifli zaman geçirmeme vesile oluyor gidemediğim ve göremediğim müzeleri, galerileri ve eserleri bu sayede gezmiş, görmüş ve dokunmuş oluyorum.

Öyleyse evde; çoluk çocuk, eş dost sanattan konuşmak isteyenler toplaşın telefonumdaki bazı siteleri/uygulamaları sizlerle paylaşacağım;

Bu uygulamaları ister yalnız gezin, isterseniz kol kola ailecek şöyle bir turlayın derim.

Okumaya devam et “Corona Günlerinde Sanat!”
Share

Çiçekler Açıyor Dışarıda; Bizi Güçlendiriyorsun Karantina…

Günlük yaşam rutinlerimizin değiştiği, hayatlarımızda ilk kez deneyimlediğimiz, belirsizliği ve öngörülemezliği ile zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sosyal mesafelendirme önlemleri gereği rutin haline gelmiş alışkanlıklarımızı sürdüremiyor oluşumuz ve salgının seyrinin ve olası sonuçlarının ne yönde gelişeceğini bilmeyişimiz ile doğamız gereği ihtiyaç duyduğumuz belirlilik, özgür hareket etme, kontrol gibi deneyimlerimiz sınırlandırılmış durumda. Bununla birlikte artan belirsizliğin yol açtığı korku, kaygı, panik ve stres deneyimleri bizlerin ve çocuklarımızın ruhsal sağlığı için de risk oluşturuyor. Biliyoruz ki yetişkinler olarak bizlerin bu süreci karşılama şekli, yapılması gerekenlere uyumlanma tarzı ve baş etme becerileri, çocuklarımızın olanları doğru değerlendirebilmeleri, meraklarını kaygıya dönüştürmeden sorularına cevap alabilmeleri ve bunun geçici bir dönem olduğunu fark edip moral bulmaları açısından oldukça önemli. Bu sebeple aşağıda, olumsuz durum ve duygulanımlarla karşı karşıya kaldığımızda en iyi çıkış yolunun olanları ve hislerimizi yok saymadan, onların tam da içinden geçiyor olduğunun bilinciyle derlediğim, bu süreçte çocukların ruhsal sağlığını korumak adına sizlere yardımcı olabileceğini düşündüğüm bazı öneriler yer almakta.

Salgın Sürecinde Çocukların Ruhsal Sağlıklarını Korumak için Öneriler

Okumaya devam et “Çiçekler Açıyor Dışarıda; Bizi Güçlendiriyorsun Karantina…”
Share

Engel mi? Fırsat mı?

Bir an için gözlerinizi kapatın ve kuş cıvıltılarının, şelalelerin şırıltısının kulağınıza çalındığı, yabani çiçeklerin mis gibi kokularının içinizi açtığı ve güneşin üzerinizi kaplayan sımsıkı ağaç dallarından fırsat bulup teninize değdiği bir orman yürüyüşü yaptığınızı hayal edin. Bu yolculuğunuzda yanınızda olmasını dilediğiniz kişiler de olsun anneniz, babanız belki eşiniz. Bu tatlı sakin yürüyüşünüz sırasında ağaçların arasında ışıldayan bir şey olduğunu fark ettiniz ve oraya doğru yöneldiniz. Tam ışıltının olduğu yere ulaşacakken, ayağınız kaydı ve derin bir çukura düştünüz. Şimdi burada 2 ihtimal düşünelim. Ya birinin gelip sizi oradan çıkarmasını beklersiniz, ya zaten yanınızdaki kişinin yokluğunuzu fark edeceğini biliyorsunuzdur ama yine de o gelene kadar kurtulmak için çabalarsınız. İlk ihtimalde biri sizi gelip kurtardığında hiçbir deneyim elde edemezsiniz ve yaptığınız hiçbir yolculuğa devamında tek başınıza çıkamazsınız. Her takıldığınız engelde bir kurtarıcı beklersiniz ve yanınızdaki kişiden ayrılmaya cesaret edemez ve ağaçların arasındaki gizemli ışıltıyı keşfedemezsiniz. İkinci ihtimalde ise sizi bulmaya geleceklerini bilirsiniz ama yine de kurtulmaya çabalarsınız. Belki elleriniz kanar, birkaç kere daha düşersiniz, canınız yanar ama bir çukura düştüğünüzde nasıl çıkmanız gerektiğini öğrenir ve yalnız yolculuklara da çıkmaya cesaret edersiniz. Çıkamadınız mı? Olsun denediniz ve güçlendiniz, sınırlarınızı öğrendiniz ve yanınızdaki kişi sizin kurtulmanıza destek oldu. Ama artık cesaretlisiniz hangi büyüklükteki çukurdan çıkabileceğinizi biliyorsunuz. Bu yolculukta çok fazla takılıp düşeceksiniz ve denedikçe güçleneceksiniz. Zamanla tek başınıza da yola çıkacak gizemli ışıltıları keşfedeceksiniz.

Okumaya devam et “Engel mi? Fırsat mı?”
Share

İkinci Yabancı Dil ve Yeni Maceralar

İngilizcenin ana dil olarak tanımlandığı ve yetersiz olduğu düşüncesiyle son yıllarda önemli bir yer edinmiş ikinci yabancı dil, birçok eğitim-öğretim kurumlarında hem velilerin hem de çocukların gözünde soru işaretleri barındırıyor. Fransızca ve Almancanın yıllardır okullarımızda ikinci yabancı dil olarak öğretildiği düşünülürse, bu dilleri geliştirmek için bir şekilde kaynaklar bulunabiliyor veya bilir kişiler sayesinde akıllardaki soru işaretleri sona erdirilebiliyor. Başlığımda ‘’ikinci yabancı dil’’ ifadesini kullanarak genel bir sorunu açıklamaya çalışmak ya da hatırlatmak istesem de, aslında kaynak sıkıntısı çektiğimiz ‘’İspanyolca’’ hakkında bilgilendirmek istiyorum. İspanyolca bildiğimiz gibi dünyada en çok konuşulan dillerden biri olmasıyla son yıllarda ülkemizde çok popüler bir dil haline gelmiştir. Fakat sorun şu ki; günümüzde hangi özel okula adımımızı atsak bu dille karşılaşır ancak bu dil konusunda çocuklarımıza nasıl yardımcı olacağımızı bilemeyiz. Bunun çeşitli sebepleri var elbette. İspanyolca kaynak materyallerini satan yayınevlerinin beş parmağı geçmemesi, internet üzerinde yer alan kaynakların her zaman güvenilir olmaması ve elbette ki anne, babaların dile dair hiçbir fikri olmaması. Son bahsettiğim fikir sahibi olmama konusunu çok doğal karşılıyoruz elbette. Ancak sonrasında anne, babalarda kaygı görüyoruz ve gözlemliyoruz. ‘’Nasıl yardımcı olacağız?’’, ‘’Yardımcı birini mi bulsak?’’, ‘’Ne yapalım hocam, biz de mi öğrenelim?’’ vb.

Okumaya devam et “İkinci Yabancı Dil ve Yeni Maceralar”
Share

Daha İyi Bir Kitap Okuma Deneyimi için 7 Öneri

“Çocuklarınıza doğumdan itibaren kitap okuyunuz” önerilerini görmüş, hakkında yazılar okumuş ve her zaman destekçisi olmuş bir eğitimciyim. Fakat anne olduktan sonra bunu artık sadece desteklemiyor, bir uygulayıcı konumunda bu tespitlerin doğruluğunu şaşkınlıkla ve hayranlıkla görüyorum; yaşıyorum.

Oğlum Serdar henüz küçücük bir bebekken ona resimli kartlar ve kitaplarla kelimeleri tanıtıyordum. Herhangi bir tepki yoktu, ta ki Serdar biraz büyüyene kadar. Yaşını doldurmaya yakın basit hikaye kitaplarını okumaya başlamıştık. Konuşarak ona anlatamadığım şeyleri, kitaptaki karakterler benim yerime ona anlatıyor ve Serdar onları taklit etmeye çalışıyordu. Örneğin, “Max, uçağını uçurmayı çok severmiş” cümlesini okuduğum anda; Serdar elini uçak yapıp “Vuuuuh” diye taklitler yapıyordu.

Çocuklara kitap okumanın etkilerini kendi hayatında görmüş bir eğitimci olarak özellikle de okul öncesi dönemdeki ders planlamalarımızda hikayelere ağırlık vermekle ne kadar doğru bir karar verdiğimize bir kez daha ikna oldum.

Okumaya devam et “Daha İyi Bir Kitap Okuma Deneyimi için 7 Öneri”
Share

3 2 1 Sobe! Buldum sizi hadi çıkın!

Hepimizin arkadaş buluşmalarında tekdüze sohbetlerden sıkılıp ayıp olmasın diye elimizi telefona götürmediğimiz ama fark etmeden de uzaklara daldığımız, girilen toplantıda konudan uzaklaşıp pencerenin dışındaki ağaca konmuş kuşları izlediğimiz zamanlar olmuştur. Genelde de böyle zamanların sonunda o anlarla ilgili aklımızda hiçbir şey kalmaz. Anılarımızı zihnimize kazıyan şey duygularımızdır. Geçmişe dönüp baktığımızda bir doğum günü sürprizini güzel bir anı haline getiren o anki şaşkınlık ve mutluluğumuzdur. Aldığımız bir ölüm haberini, yaşadığımız derin üzüntüyle; annemizin saçımızı okşayışı, hissettiğimiz huzurla; sevgilimizle ilk buluşmamız ise kalbimizin heyecandan deli gibi çarpmasıyla canlanır hafızamızda.

Peki en güzel zamanlarımız, en mutlu anılara sahip olduğumuz zamanlar ne zamandı? Buna çoğu kişinin vereceği cevap çocukluğum olurdu herhalde. O yüzdendir ki 70’ler bahane 80’ler şahanedir. 90’lar çocukluğun yaşandığı son nesildir çünkü şu an hali hazırda orta yaşlı olan kesim bu kuşaktandır ve onlara göre en güzel zaman 90’lardır. Çocukluğumuz, hem en çok oyun oynadığımız (hatta attığımız her adımın oyun olduğu) hem de en çok şeyi öğrendiğimiz zamandır. Öyle ki şu zamanda yeni bir dil öğrenmek için kurslara tonla paralar harcamak zorunda kalırken çocukken sıfırdan bir dil öğreniyoruz. Her gün yeni bir nesneyle karşılaşıyor, onu merak ediyor, belki üniversitesini bitirmiş, mastırını yapmış birini bile cevapsız bırakacak sorular soruyoruz. Peki bunca öğrenme işini kotarıp bir de nasıl sürekli oyun oynamışız? İşte bunu düşündüğümüzde anlıyoruz ki aslında öğrenme süreci dediğimiz şey, oyunlarımızın ta kendisi.

Okumaya devam et “3 2 1 Sobe! Buldum sizi hadi çıkın!”
Share

“Kafa Molası” Nedir? Çocuklar Neden Buna İhtiyaç Duyar?

Son çalışmalar, yeni bir bilgi transferi yapılmadan önce verilen bir boşluk olduğunda insanların daha iyi öğrendiğini söylüyor. Bu hipokampüsün (beynin hafızadan sorumlu kısmı) 20-30 dakika sonrasında bunalması yüzünden.

Şunu her zaman yaparım: Bitirmem gereken bir iş vardır – örneğin şu anda yazdığım yazı gibi – oturur uzunca bir süre onunla ilgilenirim ve bir an gelir artık beynim o işi yapmaya odaklanamaz ve kendimi internette gezinirken ya da bambaşka bir şey yaparken bulurum.

Herkesin odaklanmakla ilgili benzer deneyimleri olmuştur; fakat nedense çocuklardan tüm ders boyunca, hatta tüm okul günü tam dikkat kesilmelerini ve derslere yüzde yüz katılım göstermelerini bekleriz. Etkinlikten etkinliğe, dersten derse koşan çocuklarımızın dikkatleri dağıldığında ise kendimizi yetersiz hissederiz. Neden dikkatlerini çekemiyorum? Neden beni dinlemiyorlar? Diye kendimizi sorgularız.

İşte bu noktada Türkçeye “Kafa Molası” olarak çevirdiğim “Brain Break” kavramını sizlerle tanıştırmak ve neden kullanmamız gerektiğini açıklamaya çalışacağım.

“Kafa Molası” nedir?

Kafa molaları 1 – 5 dakikalık, çoğunlukla bedensel hareket içeren, tabiri caizse silkelenmemizi sağlayan aktivitelerdir. Bu minik aktivite ile tekrardan konsantrasyon sağlamamıza yarayacak enerjiyi yüklemiş oluyoruz.

Okumaya devam et ““Kafa Molası” Nedir? Çocuklar Neden Buna İhtiyaç Duyar?”
Share