Erken Çocukluk Dönemi Resim ve Aile Tutumları…

Belki de insan, varoluşunun en büyük devrimini kurgu yeteneğini keşfetmek ile başlatmıştır…

Filmi birazcık daha ileri sararsak; Pablo Picasso’yu çizdiği balık resmi balığa benzemediği için yargılayan, Michel Foucault’a “Bu bir pipo değildir” kitabını yazdıran, Antoine de Saint-Exupéry’e bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasını anlattıran (veya tam tersi) şey ne ise konumuz da tam olarak o!

Çocuğun resimlerindeki ifade zenginliği, yaşama ilişkin görgü ve edinilen bilgilerle yakından bağlantılıdır. Görsel algılama, çocuğun diğer duyuşsal, bilişsel becerilerine göre en etkili olanıdır. Birçok eğitimci ve araştırmacının saptadığı gelişim kuramları, çoğunlukla çocuk resimleri üzerinde yapılan sayısal gözlem ve incelemeye dayanmaktadır. Bu nedenle saptanan çizgisel özellikler her kuramda hemen hemen aynıdır. Ancak araştırmacıların ayrıldıkları nokta, bu çizgilerin oluşum biçimleri üzerindedir; bu biçimlerin zihinsel bir soyutlama sonucu kavramlarına mı bağlı, yoksa doğrudan görsel algılarına mı bağlı olduğudur. Yani çocuk bildiğini mi çizer, gördüğünü mü? Yapılan deneyler ve araştırmalar çocukların hem gördüklerini hem de bildiklerini çizdiklerini gösterir.

Küçük çocuklarda tam bir kavram oluşmadığı için çizgileri her ne kadar bir soyutlama gibi görünse de algılarına bağlı anlık izlenimlerin etkisini taşır. Çocuk büyüdükçe resimleri algısal kavramsal bir süreci yansıtır. (Kırışoğlu, 1998)

Şema öncesinde çocuğun çevresindeki varlıkların çizgisel olarak betimlenmesinde algı, imge yetisi, oran, mekân kavramı ve duygusal özellikler belirleyici bir faktör olarak görülür. Bu faktörler çocuğun genel gelişimiyle paralel değişimler gösterir.

2-4 yaş arasında olan bu çocukların oluşturdukları çizgiler, kol ve bedenin dinamik devinimlerinin sonucudur. Özellikle bu devrede çocuk önceden edinmiş olduğu algı ve görsel düşüncelerin bir ifadesi olarak çizimlerini gerçekleştirir.

Örneğin, bir “Anne” resminin çiziminde asla annesinin karşısına geçip onu model olarak kullanmaz. Çünkü çocuk, annesini anlık görüntüsüyle değil, hatırladığı veya düşündüğü gibi betimlemeye çalışır. Onun için asıl olan “Anne” imgesinin kendi kafasında oluşturduğu sembollerin dışavurumudur. Yetişkinlere göre bu tür anlaşılmaz çizimler, çocuğun daha önce yapmış olduğu karmaşık çizimlerden çok farklı değildir. Karalama döneminde oluşturulan ilk çizgiler başlangıçta içgüdüsel olmakla birlikte sonradan birbirinden bağımsız gibi görünen dairesel, elips ve dalgalı çizgiler de bazı tanımlamaları amaçlar.

Çocukların genellikle ilk defa çizdikleri bazı ilkel sembol ve işaretler bir şeylerden haberdar olmanın göstergesi olarak düşünülür. Nitekim, Kellogg’a göre çocukların, çizimlerini oluşturmak için bazı geometrik şekilleri (üçgen, dikdörtgen, oval, çarpı) kullandıkları, tema olarak da evler, bitkiler ve hayvan betimlemelerini sıkça tercih ettikleri, renkleri ise rastgele kullandıkları dikkati çeker. Örneğin; ilk defa üç yaşında güneş resimleri çizdikleri görülür.

Aynı dönemde bazı çocuklarda ise çizdikleri (haç işareti şeklindeki) insan figürlerinin saç ve giysilerinde belli belirsiz ifadeler fark edilir. Çizgi ile sınırladığı yüzeylerin içini boyama eğilimleri vardır. Yaptığı resimleri başkalarına gösterme, coşkulu ve çok sık kâğıt değiştirme davranışları dikkati çeker.

Çocuklar oluşturdukları ilk sembollerden sonra elde ettikleri bilişsel güç ile değişik varlıkların betimlemelerine karşı duyarlı oldukları görülür. Bu durum özellikle görsel kontrolün denetim altına girmesi, göz-el koordinasyonunun başlamasıyla üç yaşından itibaren oldukça hızlı bir gelişme izler. Bu süreç çocuğun birey olma yolunda attığı ilk adımdır ve bu adımda çocuğun elinden tutacak olan kişiler ebeveynleridir. Ebeveynlerin çocuklara resim yapmayı öğretme dürtüsü ve tutumları çocuğun kendini ifade etme özgürlüğünü, doğru iletişim kurabilme, özgüven sahibi olma ve kendi benliğini bulma gibi konuların altında barınır.

Resim yapmak onların hayal dünyalarının zenginleşmesine ve yaratıcılıklarının gelişimine katkı sağlar. Resim yapma süreci çocuğun kendisini en özgür hissettiği ve hayal dünyasının sınırlandırılmadığı bir dönemi işaret eder. Bu özgürlüğe, çeşitli yönlendirmelerle çevresi tarafından kesinlikle müdahale edilmemesi gerekir. Çocuğun resmi tamamladıktan sonra resimde ne anlattığı, neler ifade ettiği gibi
konularda konuşulması, çocuğun motivasyonunun artmasını sağlayabilecek sorular yönlendirilmesi oldukça önemlidir. Ayrıca çocuğun kendi yaptığı resmi değerlendirmesine olanak vermek, onu dinlemek, onaylamak, hoşnutluk belirtmek çocuğun gelişiminde olumlu davranışlar göstermesine neden olacaktır.

Çocuğun olumlu davranışlarının geliştirmesinde aile tutumu önemlidir. Bazı anne-babalar karalama döneminde olan çocuklara yardımcı olma isteğinde bulunurlar. Örneğin, bir evin, bir kuşun, bir arabanın, bir insanın nasıl çizildiğini anlatmaya çalışmaktan, bunların çiziminde şema, şablon ve çoğaltmaların kullanıldığı yönlendirmelerden kaçınmak gerekir. Bu tür davranışlar anne-baba ya da çocuk tarafından duygusal kırıklığa neden olabilir. Çünkü bu dönemde çocuğun özgün çizimleri çocuğa haz vermektedir. Her bir resmin içinde kişiliklerinin yansımasını gördüğümüz bu çocuk çizimlerinde, ebeveynlerin çocuğun resimlerine müdahale etmesi, onları değiştirmeye çalışması, çocukların tutum ve davranışlarının bozulmasına neden olabilmektedir. Örneğin, bir resimde kendi başına anlam arayan anne ve babalar, kendilerince yükleyemedikleri anlamların sebebini çocukta aramakta ve “bu ne”, “böyle çizim mi olur”, “hiçbir şeye benzememiş” şeklinde kurulan cümleler ve yaklaşımlar, kendini yalnız hissetmesine sebep olacaktır. Bununla beraber, çocuğun bu müdahale ve sorgulama karşısında hangi davranışı göstermesi, hangi soruya nasıl cevap vermesi gerektiğini bilmediği için davranışsal olarak kaygılı, belirsiz, içine kapanık, agresif tepkiler sergileyebilir. Bu davranışları gösteren anne-babaların çocuklarının çizmiş olduğu resimlerde onlardan uzak, mutsuz, küçük figürler görülebilir.

Anne-babalar çocuğun diğer bireylerden farklı olduğunu göz ardı etmemelidirler. Aksine zekâ ve kişilik özellikleriyle kendine özgü bağımsız bir birey olduğunun bilinciyle hareket etmeli, çocuğun yeterli olduğunu ve kendi kendine gelişebildiğini düşünmelidirler. (Yavuzer,1995)

Özet olarak; erken çocukluk döneminde, ebeveynler çocuğun üretkenliğini geliştirmesi için çocuğun kendini özgürce ifade edebileceği ortamlar oluşturmaya ve olumlu iletişim kurmaya dikkat etmeli. Ebeveynler, çocukları bir problemle karşılaştığında bunun birden fazla çözümü olduğu konusunda çocukları üretmeye teşvik etmeli. Anne-baba bu dönemde çocuğa ihtiyacı olan materyallerle, uygun ortamın sağlanmasıyla ve cesaretlendirmeyle de destek olmalı.

Çocukları bir kil, bir kâğıt, bir ahşap gibi düşünün… Kilin kıvamını hazırlayabilmek ona doğru şekli verdiğinizden emin olmak zordur; ya fazla ıslatırsanız küf tutarsa, ya fazla yumuşarsa, ya bitirmeden havayla temas eder birden kurursa? Ona şekil verdiğiniz materyaller dahi yapacağınız eser için önemlidir sonuçta nasıl şekillendirirseniz öyle kalacaktır. Kâğıt gibi düşünün üzerinde çizimler yapmaya başlayıp emin olmadan çizdiğimiz çizgileri silmeyi denediğinizde izler bırakabilirsiniz. Ya da bir ağaç, ahşap gibi düşünün ağaçların gövdelerinde pürüzler vardır ona dokunduğunuzda her ağacın farklı dokuda olduğunu, yönlerinin farklı taraflara hareket ettiğini hissedersiniz eğer işlemek isterseniz doğru yönleri keşfetmelisiniz ki, doğru dokunmalısınız ki, kıymıklar elinize batmasın yani her çocuk birer eserdir ve bu eserin karşısına geçtiğinizde onun sanatçısı sizlersiniz…

Kübra Nur Yaman Bozdemir
Görsel Sanatlar Eğitmeni
KALEV Eğitim Kurumları

KAYNAKÇA

Yaman Bozdemir, K. (2018) “Erken Çocukluk Dönemi Resim Eğitiminde Çocukların Gelişim Süreçleri ve Aile Tutumları” Tezinden Alıntıdır.      

Kırışoğlu, O. (1998). Sanat Yazıları, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, Ankara.

Yavuzer, H. (1995). Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi, İstanbul.

Share