3 2 1 Sobe! Buldum sizi hadi çıkın!

Hepimizin arkadaş buluşmalarında tekdüze sohbetlerden sıkılıp ayıp olmasın diye elimizi telefona götürmediğimiz ama fark etmeden de uzaklara daldığımız, girilen toplantıda konudan uzaklaşıp pencerenin dışındaki ağaca konmuş kuşları izlediğimiz zamanlar olmuştur. Genelde de böyle zamanların sonunda o anlarla ilgili aklımızda hiçbir şey kalmaz. Anılarımızı zihnimize kazıyan şey duygularımızdır. Geçmişe dönüp baktığımızda bir doğum günü sürprizini güzel bir anı haline getiren o anki şaşkınlık ve mutluluğumuzdur. Aldığımız bir ölüm haberini, yaşadığımız derin üzüntüyle; annemizin saçımızı okşayışı, hissettiğimiz huzurla; sevgilimizle ilk buluşmamız ise kalbimizin heyecandan deli gibi çarpmasıyla canlanır hafızamızda.

Peki en güzel zamanlarımız, en mutlu anılara sahip olduğumuz zamanlar ne zamandı? Buna çoğu kişinin vereceği cevap çocukluğum olurdu herhalde. O yüzdendir ki 70’ler bahane 80’ler şahanedir. 90’lar çocukluğun yaşandığı son nesildir çünkü şu an hali hazırda orta yaşlı olan kesim bu kuşaktandır ve onlara göre en güzel zaman 90’lardır. Çocukluğumuz, hem en çok oyun oynadığımız (hatta attığımız her adımın oyun olduğu) hem de en çok şeyi öğrendiğimiz zamandır. Öyle ki şu zamanda yeni bir dil öğrenmek için kurslara tonla paralar harcamak zorunda kalırken çocukken sıfırdan bir dil öğreniyoruz. Her gün yeni bir nesneyle karşılaşıyor, onu merak ediyor, belki üniversitesini bitirmiş, mastırını yapmış birini bile cevapsız bırakacak sorular soruyoruz. Peki bunca öğrenme işini kotarıp bir de nasıl sürekli oyun oynamışız? İşte bunu düşündüğümüzde anlıyoruz ki aslında öğrenme süreci dediğimiz şey, oyunlarımızın ta kendisi.

Bebekken annemizin oynadığı ce-ee oyunuyla zamanla nesne sürekliliği becerisi kazanarak annemizin aslında hiçbir yere gitmediğini fark edip, ip atlarken de bedenimizi kontrol etmeyi öğrenmedik mi? O zaman neden çocuklarımız geriye doğru saymayı masa başında öğrenmek yerine saklambaç oynarken öğrenmesin? Sayıları tanıyamıyorsa neden daha çok sek sek oynamayalım? El göz koordinasyonu için 5 taş oynamayalım ya da hafızasını geliştirmek için mutfakta kek yapmayalım? Böylece çocukluk anılarında geri saymayı öğrenmek için masa başında otururken camdan dışarı daldığı zamanlar değil, belki de öğrendiğinin farkında olmadığı ama eğlendiği ve mutlu olduğu anlar yer alır. Onlar da belki ileride 2000’ler de bir başkaydı derler.

Bu arada 3 2 1 Sobe! Saklanmayın, dışarı çıkın. Hayatın tamamı hepimiz için bir oyun, çocuğunuza bir kez örnek olmayı bırakıp, onu örnek alın ve hayattan keyif almaya bakın!

Zehra Arda Yağız
Okul Öncesi Öğretmeni
KALEV Eğitim Kurumları

Share