Her Çocuk İçinde Kendine Özgü Renkler Taşır…

PICTURE-Happy-Kids“Özgüven kişilik gelişiminde önemli bir yer tutar. Çünkü kişinin kendisi hakkında geliştirdiği yargı, gelecekteki davranışlarını ve psikolojisini etkileyecektir. Çocukta ilk özgüvenin şekillendiği yer aile ortamıdır. Aile içinde kullanılan her kelime, yüz ifadesi, mimik çocuğa öz değeri hakkında bir mesaj verir.

Okul öncesi dönemde özgüven genellikle yüksektir. Bu dönem pek çok yeni beceri kazanılması gereken okul öncesi çocuğu için avantajlıdır. Okumaya devam et “Her Çocuk İçinde Kendine Özgü Renkler Taşır…”

Share

How Can I Help My Unique Child?

 little_girl_569x600Every child is a unique child, who is constantly learning and can be  resilient, capable, confident and self-assured.  Anyone who is raising  children realizes how incredibly complex they are, growing at extremely  rapid rates in many different areas.

Your children’s behaviour at any given moment can be explained by; the  developmental stage they are in, the developmental tasks that they are  working on, their temperament, how mature they are, any outside  situational factors that could be influencing your children’s growth and  behaviour. Okumaya devam et “How Can I Help My Unique Child?”

Share

Kimse Benimle Konuşmuyor!

page_babanin-yalnizca-adi-var-babalarin-yuzde-97si-yemek-yapmiyor-yuzde-72si-cocuklariyla-oyun-oynamiyor_410463053Genelde aileler çocukların konuşmayı çok sevdiklerini, çok soru sorduklarını söylerler. Evet onların anlatacak çok şeyleri vardır fakat anne – babaların da günümüz şartlarında onları dinleyecek zamanları biraz azdır. Yoğun tempoda çalışan anne – babalar ya yakınlarına ya da yabancı bakıcılara çocuklarını teslim ederek gerekli desteği verdiklerini düşünürler. Bu süreç içerisinde çocuk genellikle yalnız oyun oynar ya da televizyonda izlediği çizgi filmlerde konuşmaları dinler, ilgisini çeken ve genellikle uygun olmayan kelimeleri hafızasına kaydeder, sonrasında kaydettiği sözcükleri cümlelerinde kullandığında ebeveynler ve öğretmenler olarak şaşırırız.

Okumaya devam et “Kimse Benimle Konuşmuyor!”

Share

Sorun Çocukta Değil Onu Yanlış Anlayan Ya Da Hiç Anlayamayanlarda…

Biraz tombuldu. Kocaman güzel gözleri vardı. Bütün sınıfı parmağında oynatabilecek bir zekaya sahipti fakat arkadaşlarıyla arası pek iyi değildi. Rehber öğretmen, sınıf öğretmeni, müdür yardımcısı ve ailesi seferber olmuştu onu düzeltebilmek için. Çünkü o hırçındı. Arkadaşlarını döven, öğretmenine karşı gelen, annesini çileden çıkaran ve babasını çaresiz bırakan bir çocuktu.

Öğretmeninin canına tak ettiğinden, ona karşı kabul çizgisi bir hayli düşmüştü. Müdür yardımcısı, evde kuralların daha net ve katı olması gerektiğini, rehber öğretmen, bu kuralların devamlılığının olması gerektiğini ve anne ile babanın muhakkak işbirliği içinde olması gerektiğini söylüyor… her kafadan bir ses çocuğun hayatını biraz daha kısıtlamaya kalkışıyor ama aslında ihtiyacı olan temel noktayı gözlerinden kaçırıyorlardı. Okumaya devam et “Sorun Çocukta Değil Onu Yanlış Anlayan Ya Da Hiç Anlayamayanlarda…”

Share

Edinerek Öğrenmek İçin ‘Güvenle Bağlanmak’ Şart

Avrupa “Eğitimde Reform” yaparken şu üç basit soruya cevap aradı:

  • Eğitim nedir?
  • Eğitimin amacı nedir?
  • Eğitici ile eğitilen arasındaki ilişki düzeyi nasıl olmalıdır?

Bu sorulara “klasik eğitim” savunucuları şu cevapları verdiler:

  • Eğitim; çocuğun bilgiye yönlendirilmesidir.
  • Eğitimin amacı; iyi vatandaşlar yetiştirmektir.
  • Eğitici, eğitilenden “üstündür.”

‘Modern eğitim’ savunucuları ise bu cevapları çocuk ruh sağlığına zarar verici buldular.

Onlara göre;

Eğitim; çocuğu yönlendirme değil, ona rehberlik etme işiydi…  Çocuk, yönlendirildikçe tembelleşiyor, bilgileri araştırıp bulmak yerine, her an kendisine yeni bilgiler verilmesini bekliyordu. Dışarıdan bakınca, evet öğreniyordu belki çocuk ama edinemiyordu. Öğrendikleri kalıcı olmuyordu. Hâlbuki bilgiye erişilmesine rehberlik edilmiş çocuklar, “kendi yöntemleri ile öğrenmenin” keyfini yaşıyorlardı. Böylece bilgi başkasının “ödüncü” değil, kendi malı oluyordu çocuğun. Yani çocuk edindiği bilgileri sahipleniyordu. Ayrıca, bilgiye erişmek için kendi yönettiği sürecin her aşaması öğrenmenin bir parçasına dönüşüyordu. Böyle öğrenilmiş bilgi, yıllarca kullanılmasa bile, bir gün yeniden kullanılacağında kolayca hatırlanıyordu.

Klasik eğitim rejime bağlı “iyi vatandaşlar” yetiştirmek için çaba sarf ederken, modern eğitimler “iyi insan” yetiştirmeyi amaçlıyordu. İyi insan olan iyi vatandaş olabiliyordu belki ama kurallara bağlı iyi vatandaşlar her zaman iyi insan olamayabiliyordu. Çocukta iyilik hâli oluşabilmesi için, eğitim ortamının çocuğun kendini iyi hissedeceği bir yapıda olması gerekiyordu. Bu, kimi zaman bir doğal bahçe, içinde kazların ve tavukların bulunabileceği botanik park, kimi zaman ise güncel yaşamın içinde herhangi bir yer olabilirdi. Eğitim, yaşamdan soyutlanmış binalar içinde değil, yaşamın içinde kalıcı hâle geliyordu. Klasik eğitimde, eğitici kendini eğitilenden “üstün” görmesine karşın, modern eğitimlerde eğitici “insan olmaktan kaynaklanan bir eşitlik” hissi ile öğrencisine yardımcı oluyordu. Eğiticinin bu mütevazı tutumu, eğitilenin eğiticiye karşı saygısını oluşturduğu gibi, derin bir “bağlanmayı” da beraberinde getiriyordu. Eğitici ile eğitilen arasında gerçekleşen bu bağ edinerek öğrenmenin de temeliydi.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, eğitici ile eğitilen arasında “güvenli bağ” oluştukça başarı artıyor, bağ zayıfladıkça başarı düşüyor. Bu, çok zeki bir çocuk olsa da böyle…
Pedagoglar, eğitimde başarısız bir çocuğun “kök” problemini araştırırken “öğretmenini seviyor musun?” sorusunu sormayı ihmal etmezler. Bu soru, çocuğun performansının özetidir. Bir çocuk öğretmenini sevdiği kadar öğretmenin anlattığı dersi sever, ödev yapmayı sever. Bir çocuk öğretmenini sevmediği kadar da dersi sevmez, ödev yapmayı sevmez.

“Bir öğretmenin kendini sevdirmek gibi bir görevi var mıdır?” sorusuna klasik eğitim savunucuları “hayır” cevabı verirken, modern eğitimciler “Öğretmenin en üstün özelliği öğrencisi tarafından seviliyor olmasıdır.” diye tarif ederler.

O hâlde, “kalıcı öğrenme” için;

Eğitici, öğrencisine karşı büyüklük hissine kapılmadan, mütevazı bir yapıya sahip olmalı.
Öğrencisini yönlendirici, yönetici değil, ona rehberlik edici bir genişliğe erişmiş olmalı.
Öğrencisini birilerine göre değil, iyi bir insan olmaya göre yetiştirecek eğitimi kurgulamayı bilmeli.

Pedagog Dr. Adem Güneş

Kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/adem-gunes/edinerek-ogrenmek-icin-guvenle-baglanmak-sart-3-540157www.egitimpedia.com

 

 

Share