Duygusal Gelişim Ailede Başlar

Bebek henüz fetüs halindeyken duygusal dünyası yavaş yavaş oluşmaya başlar. Bebeğin istenen bir bebek olup olmaması, anne – babanın ebeveynliğe hazırlığı, hamilelik sürecinde annenin sağlığı ve psikolojik durumu şu anda bilinen ve bebeğe daha dünyaya gelmeden yaptığımız duygusal yatırımlar… Doğduktan sonra kucaklamak, onu sevdiğimizi söylemek, onunla konuşmak en az besini kadar onu geliştiren sağlıklı bağlanma yönünde atılan adımlar. Çoğu zaman farkında olmadan yaptığımız mucizevi yatırımlar…

Duygusal gelişim, en az zihinsel, fiziksel, sosyal gelişim kadar değerli ve önemlidir. Günümüz araştırmaları IQ kadar EQ’ nun da (duygusal zeka) hayat başarısındaki önemini ispatlamış durumda. Mutlu ve başarılı olmak için zeka olarak IQ’ ya, bunu ortaya koymak için EQ’ya ihtiyacımız var diyebiliriz çok dar bir çerçevede. Bazen çok kaygılı olmak, hiç istek hissetmemek (motive olamamak), özgüven ve özsaygıda eksiklik, öfke kontrolunde yaşadığımız sıkıntılar nasıl da potansiyelimizi düşürür, bazen bizden daha az yapabilirliği olduğunu düşündüğümüz insanların önümüze geçmesini sağlar !!!

Duygusal gelişimin aşamalarında önce kendi duygusunun farkında olma, duygusunu uygun yollarla ifade edebilme, karşındakinin duygusunu farkedebilme ve yansıtma (empati) yer almaktadır. Duyguları anlama, ifade edebilme ve yönetebilme becerisi doğduğu andan itibaren gelişmeye başlar.

Bu konu bu kadar önemliyken aile olarak neleri göz önünde bulundurmamız gerekir?

  • Çocuğunuzun duygularını dinleyin ve kabul edin: Dinlemek, sadece dinlemek gerçekten kolay değil. (Bu konu ile ilgili adımlar başka bir yazının içeriği olabilir.) Çocuğunuzun dile getirdiği duyguyu dinleyip, sonrasında siz de dillendirin. Bu davranışınızla onun da duyguları konusunda netleşmesini sağlarsınız. Örneğin, dile getirmediğinde bile durumundan “çok kızgın görünüyorsun, ne oldu?”, “suratın asılmış, üzgün görünüyorsun. Konuşalım mı?” gibi cümleler hem anlaşılmasına hem de size anlatmasına kapı aralar.
  • Olumsuz duyguları kabul edin: Ebeveynler olarak çocuklarımızı hem olumlu duygular içinde görmek isteriz. Onlar da kızgın, dibe vurmuş, bıkmış, üzgün… hissedebilirler. Bu duyguları yaşadığında sizin önce kabulunuz sonra, bu duyguyla nasıl başedebileceği ile ilgili rehberliğiniz, yanında olduğunuzu hissettirmeniz onun duygusal kaslarını güçlendirecektir.
  • Duyguların konuşulduğu evler: Ebeveynlerin evde duygularını konuşması, paylaşması çocuğun repertuarını geliştirir. Bir de çok klasik olarak burada da çok iyi bir gözlemci olan çocuğunuz sizin duyguları nasıl yaşadığınızı kaydeder.
  • Destekleyici sınırlar koyun: çocuğunuzun her türlü duygusunu kabul ederken verdiği tepkiyi yönetmeyi öğrenmesi için yol gösterici olmak önemlidir. Burada duyguya değil, davranışa sınır koymuş olursunuz. Örneğin, “hayalkırıklığı yaşadığını görüyorum. Ama bana böyle bağıramazsın.” gibi.
  • Başetme yöntemlerini keşfedin ve destekleyin: Çocuğunuzun üzgünken nasıl rahatladığını, öfkeliyken nasıl sakinleştiğini, morali bozukken nasıl tekrar canlandığını gözlemlerinizden ve iç seslerinizden biliyorsunuzdur. Bulamadığı zamanlarda önerilerde bulunun.

Aslında daha çok öneri olabilir, ama belli başlıları paylaşmaya çalıştım. En çok zarar görebileceği durumlarda duygularının kabul görmeyişi, duyguları görmezden gelmek, çocukları duyguları nedeniyle utandırmak şeklinde sıralanabilir. En önemlisi çocuğun sevgi ve şefkatin olduğu, varlığının önemsendiği ve hissettirildiği, paylaşımın ve desteğin olduğu ailelerde mutlu, sağlıklı, duygusal besinlerini alarak büyümüş sağlıklı nesiller yetişir diye düşünüyorum.

Özlem ÇURAKİ OYMA

Psikolojik Danışman
KALEV Eğitim Kurumları

 

 

Share